top of page
Ara

Kayıp Ölüm Meleği: Josef Mengele

  • Yazarın fotoğrafı: murat cengizer
    murat cengizer
  • 29 May 2024
  • 12 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 7 Oca

Bir hikaye nasıl bitmeli? İyinin zaferiyle mi? Bir güreş daha isteyen kötü adamla mı? Okuyucunun arzuladığı gibi bitmese, olmaz mı?  Buz gibi bir gerçekle, akışa göre…

 

Kahramanın ille de iç huzuruna sızarak mı ayrılacağız konudan? Rahatsız olsak mesela sonunda… Asla yakalanmayan ama seçtiği yeni hayatta ısrarla boğulduğu gerçeğini gören bir suçluyu izlesek?

 

Sonunu şimdilik bilemiyorum ama gerçek önce bir çocukla başlıyor.

 

Çıkış noktası: İyi aile… İyilik, çocuğun eğitimini önceleyen anne babasının Protestan çalışma ahlakından geliyor olmalı. Ailedeki üç çocuğun en büyüğü…. İlkokulu savaştan aşağılanmış şekilde çıkan bir sosyal patolojinin ortasında tamamlıyor.

 

Notları başarılı, müziği ve felsefeyi seviyor, kayağa nişan alıyor. Bonn’da hazırlık, Münih’te Tıbbi Antropoloji okuyor, 24 yaşında doktorasını tamamlıyor. Aile onu daha dikine oynaması için Frankfurt’a gönderiyor. Kalıtsal Biyoloji ve Irk-Hijyen Enstitüsü’nün kapısından giriyor. Almanya’nın ünlü Genetik Doktoru Verschuer’in öğrencisi olarak bir doktora daha…



Hırslı koşturmalarında feodal terler akıtıyor, katı babasına fazlasıyla benziyor.


Gönül ilişkileri biraz renksiz ama üniversite hastanesinde bir gün karşısına çıkan Irene’ye tutuluyor.


19 yaşında kız… Sanat tarihi okuyor: Roma mimarisi, Yunan mitolojisi, Batı sanatı, belki kent monografisi…

 

Fakülte çıkışı her buluşmada soluğu birbirlerinin kollarında alıyorlar. Leipzig sokaklarında dudakları şehvetle birleşiyor, ikisine ayrı düşmek zül geliyor. Bazı akşamlar tartıştıkları anlarda genç adamın kontrolcü zekası öne çıkıyor. Kalbi buruşan kızın gözü sevgilisinin yüzünde ama onu hissiz buluyor. Sadece bir parmak hareketiyle 320 bin kişiyi mezara yollayacak bir adamın yüzündeki ifade olmasın o.

 

Irene orta boylu bir ölüm meleğinin göğsünde arıyor gibi teselliyi. Genç adamın gözlerine tekrar tekrar bakıyor. Birkaç yıl sonra bir vagon başında bakılması dahi yasak olacak olan gözlere.

 

YENİ MEZUN SİYASETLE TANIŞIR

 

Üç yıllık ilişkide sıra evlilikte… Alman ordularının Polonya’ya girmesine bir ay kala yüzükler hazır… Irene nikah töreninde ürkek görünüyor, başı omuzlarının içinde kayboluyor. Adam güç sarhoşu adayı... Alın açık, omuzlar rahat…Aralık dişleriyle gururla gülümsüyor.

 

Evleniyorlar.


3.Fotoğraf: thoughtco.com


Genç adam kariyerinin ilk yıllarında tıp çevresinin koşar adım katıldığı iktidar partisinde alıyor soluğu. Doktoralarını, iki üniversite diplomasını, spesiyal genetik branşını gamalı haça yaslamak niye kötü olsun ki?

 

Partinin yükselişe geçtiği yıllarda önce Nasyonal Sosyalistler’e, sonra orduya katılıyor. Oradan da sokak hareketi SS’in Muharebe Taburu’na…. Ama SS onun gözünde tipik bir ayaktakımı… Yetişkin ergenleri kendinden uzak tutuyor.

 

Gönüllü sağlıkçı oluyor. Doğu cephesine gönderiliyor. Genç eş Irene kaygılı… Ukrayna’da büyük savaşın başında yarı ölü 3 askeri hayata döndürünce yüzbaşılığa terfi ediyor. Mesajı geçiyor hemen cepheden: “Gururlan Irene!..”

 

DEĞNEK SOLU GÖSTERİRSE...

 

Cephede, “Biz Almanlar gerçekten üstün ırk olabilir miyiz” sorusunu evirip çevirmeye başladığı günler... Cevabı Himmler buluyor, onu çok amaçlı bir kampa gönderiyor, Auschwitz’e… Orada hem ırk teorisinin “ispatı”nı arayacak, hem tembellik, suç ve fuhuş genlerini araştıracak.  Barakaların ortasında keçe, kauçuk, biraz da silah üretilse kötü mü olur?

 

"Çalışma" kampında işe koyuluyor. Beyaz eldivenlerini, parlak çizmelerini giyiyor. Eğik şapkasının altında parlayan geniş alnıyla her gün tren istasyonunda vagonlardan inenleri karşılıyor. “Kutsal seçme” görevi onun….

 

Kim ekonomik açıdan gerekli, kim değil; o karar veriyor. Elindeki değnek solu gösterirse insanlar gaz odalarına, sağı gösterirse kampa alınıyor. Genetikten çok kendini ispatlama uğraşı veren bir doktor, yaşam belirleyen bir donuk değnek, pusulası şaşmış içi gaz dolu yön…


Auschwitz Fotoğrafı: Wikipedia.org

 

1943, savaşın ortada gittiği yıl… Kamp gecelerinde Çek biralarını boğazından geçirip çakırkeyif olduğu anlarda ara ara İsa’ya küfürler yağdırıyor. Ona göre kutsanan tek şey Führer olmalı. Kamptan memleketine milli şehvetle kan, organ, iskelet, biraz da uzuv gönderiyor. İnsan parçacıkları Alman kimya devlerine; sökülen altın dişler Reichsbank’a…

 

Kamptaki 50 doktordan biri olsa da popüler cüretkarlığı su götürmez bir Baştabip…

 

Ona Josef Mengele diyorlar, “Ölüm Meleği”…

 

20 ay çalıştığı kampta Yahudiler onun zehirli zekasına takılıyor. İkizler, şişe dibi gözlük takan çocuklar, cüceler, engelliler, Romanlar… Yetmedi; solcular, eşcinseller, Ruslar, “bu işte yanlışlık var” diyen Almanlar, Polonyalılar…


1 milyon 300 bin kişi anatomi doktorlarının desteğiyle Mengele’nin genetik giyotininden geçiriliyor. Özellikle Yahudi ve Roman çocuklar basınçlı odalarda deneye tabi tutuluyor, buz havuzlarında donduruluyor, uzuvları kesiliyor.

 

Irene bu ölüm kampına sadece iki yaz geliyor. Kocası çocuklar üzerinde kanlı deneyler yaparken, çocuklarının doğduğu haberini veriyor. Oğul Rolf kampın “aktif” çalıştığı 1944’te doğuyor. Irene nedense kampa getirmediği bebeğinin fotoğraflarını çıkarıyor çantasından. Birlikte keyiflenip ay ışığı altında sevişiyorlar. Etraf “ölü” sessizliğinde…



 PATATES TOPLAYAN ÖLÜM MELEĞİ

 

1944 noelinde devran dönüyor. Kızıl Ordu postalları Berlin’e doğru yürüyüşe geçiyor.  Hitler en büyük hatasını Moskova-Stalingrad stratejisinde mi yaptı yoksa? Kurmay sezgileri generallerine hani taş çıkartıyordu?

 

Hayal kırıklıkları öfkeli sorularla büyüyor. Geleceğin Almanya’sında genetik biliminin saygıdeğer bir hocası olabilecekken şimdi temize çıkamayacak bir soykırım suçlusu olmak, üstelik SS kimliğiyle

 

Bu nevrozla Orta Avrupa kışına doğru koşu başlıyor. Ocak ayında Polonya’dan Güney Almanya’ya geçerken Amerikalılar’ın kucağına düşüyor.  Esirler arasında küçümsediği taşralı askerlerle bir ay geçiriyor. İsmi soykırım hafızasında henüz kara listede değil.


Kampa Fritz Ullman olarak giriyor, arka kapıdan aynı Ullman olarak salıveriliyor. Sahte kimliğini, ağır hayal kırıklığını, kaybettiği konforlu yetkilerini sorgulayarak bölgeden uzaklaşıyor.



SS’e katılırken zorunlu tutulan “Sicil numarası vücuda kazınacak” emrine uymaması şansını döndürüyor.


“İyi ki bu sığ heriflere biat etmemişim” dedirten pragmatik zekasına minnet duyuyor.  

 

Özgürlüğüne kavuşan 'sıradan asker'in hedefinde çocukluğunun geçtiği Günzburg var.


Ailesiyle temasa geçiyor ama bunun sakıncalı olduğunu düşünerek bağlantı koparılıyor.

 

Savaş yıllarında Hitler’e yapışık 24 Nazi yöneticisi Nürnberg’de yargılanırken, o Münih’in kuzeybatısındaki bir kır evinde 4 yıl tarım işçisi olarak saklanıyor. Ot biçiyor, tarlalarda patates topluyor. Para topraktan değil, fabrikatör ailesinden geliyor.

 

Radyodan kuşluk vakti savaş sonrasını dinliyor. Batı destekli yeni Almanya’nın her projesine nefret kusuyor. Öfkesinde genetik mühendisliğinden dünyaya kapalı bir tarım işçisine dönüşmenin düş kırıklığı var.

 

Saklan, dikkat çekme ve sakın yakalanma!.. Hayatta kalması için kucakladığı bu sacayağı, gece uykularını kaçırıyor. Garip saatlerde çivi gibi ayakta...

 

“KAÇALIM BURALARDAN IRENE!..”

 

Yakalanma korkusu insanı kemiren bir şey... “Bu duruma nasıl düştüm” düşüncesi Mengele’nin gelecekle ilgili bütün umutlarını bitkisel hayata sokuyor. Batı Almanya’da kendisine yer olmadığını artık iyi biliyor, okyanus ötesine geçmeyi kafasına koyuyor.

 

“Irene’yi Güney Amerika’ya kaçmaya ikna etmeliyim” diye düşünüyor kır evinde. Ama kadın için Mengele ismi artık uzak kasaba… Kocasının vahşi dürtülerini hissettikçe içi çekiliyor, onu reddediyor.

 

Mengele sinir krizi geçiriyor. İlişkinin beyin ölümü çoktan gerçekleşmiş.  O dönem bir ayakkabıcıyla da aşk yaşamaya başlamasın mı? Soranlara “kocam şehit düştü” diyor kadın. Kaçış kaygıları içinde dövünürken karısının boşanma isteği bütün direncini düşürüyor. Irene’yi ikna edemeyen Nazi doktoru 1949 Paskalya’sında kendini ikna ediyor.

 

Önce Bavyera orman yollarından Avusturya kırsalına geçiyor. Tirol’u dolanıyor, biraz Dolomit dağ yamaçları, biraz ıssız Puster vadisi… Üç ülkenin bitişik sınırlarına sızıyor. Hedef Güney Tirol’den Batı İtalya'da Cenova’ya varıp okyanusa açılmak….

 

Yolculuk günleri soğukkanlılığını koruyor. Gerginlik geceleri artıyor. Serin yayla uykularında kabusları Nürnberg mahkemelerinde geçiyor. Göring hariç Hitler’e arkasını dönen bütün Naziler’e rüyasında sövüyor.

 

Hitler’in Vekili Hess, Mimar Speer, Dışişleri Bakanı Ribbentrop, İçişleri Bakanı Frick onu ciddiye almıyor. Mahkemenin spor salonunda asılmak üzere beklerken bir de Irene alkışlamaz mı? Kabusun ortasında uyanıyor, açılan gözbebekleri alnından akan terin tuzuyla yanıyor: “Pislikler!..”

 

GEMİYE BİNİŞ ANI

 

Kabusla uyandığı sabah Kuzey İtalya’dan daha batıya doğru tekrar yol alıyor. Münih kırsalında başlayan kaçak yolculuk Nazi avının ortasında Nazi desteğiyle 2,5 ay sürüyor. Hangi evlerde kaldı, kimlerle görüştü, nasıl görünmez oldu; bilinmiyor.

 

Cenova limanında sıra gümrük görevlilerini atlatmakta... Azılı savaş suçlusu bir anda Alman asıllı İtalyan Helmut Gregor oluveriyor. Bu, Nazi destekli Arjantin istihbaratının ona bahşettiği yeni kimlik… Tabii limanda ırk ıslahı doktoru olmak yok, o artık sıradan bir makine ustası… Cebinde de Uluslararası Kızıl Haç örgütünün esaslı bir izin belgesi…  


Yakalanırsa asılacağının farkında... Dikkat çekmemek için hayatının rolünü oynuyor, omuzlarını ve başını görünmez kılıyor.


Dudaklarını aralıyor, hayatında ilk kez gemiye binen, gün görmemiş bir işçi gibi etrafa bakıyor. Muhtemelen yüzme de bilmiyordur. Gümrükten geçene kadar taktığı bu iskele maskesi işe yarıyor.

 

Hemen güverteye geçiyor. Yarı tedirgin şekilde geminin kalkış anına kadar güverteye çıkanları inceliyor. Kendisine doğru hızlı yürüyen yolcuları yan gözleriyle emiyor. Ya karşısına soykırım kampından tatsız bir tanıdık çıkarsa? “O sensin işte, orospu çocuğu!” derse…

 

Yanında ilginç şekilde gümrüğe takılmayan anatomi notları, kan örnekleri var. Soykırımdan üretilmiş kanlı genetik notları bavulda zulalanmış.


Gemi Monaco açıklarından Akdeniz’e doğru yol alıyor. Rota Güney Amerika… Kıyılarına son kez baktığı Avrupa’ya, “Stalin’in Hitler’den kalan boşluğu dolduracağı yaşlı kıta” diyerek kahır kusuyor.

 

Sonra rahatlatıcı bir sert kahve… Bir kahve daha…

 

BİR NAZİ’NİN ARJANTİN GÜNLÜĞÜ…

 

Gemi Cebelitarık’tan Atlantik’e açılırken kafasında “Yeni Mengele’yi nasıl yaratmalı?” sorusu dolanıyor. Doktor kimliğini Arjantin’de kimse bilmemeli.

 

Gemide insanlarla iletişimi tamamen kesmiyor ama sıradan rolün yarattığı dikkat çekmeme halinden iyi yararlanıyor. Buenos Aires’te iskeleye ayak bastığında insansız özgürlük başlıyor işte.


Önce temasa geçmesi gereken Naziler’i buluyor, bir daireye yerleştiriliyor. Evden ilk günler dışarı bile çıkmıyor.

 

Sokağa çıkması gereken günlerde daha çok sahili tercih ediyor. Güney Amerika’nın Paris’inde Yahudiler'i görünce kaldırım değiştiriyor.

 

Kaçak hayatında ilk işi marangozluk… Tıbbi Antropoloji mühendisi, Nazi subayı, tarım işçisi derken şimdi de ahşap ustalığı fantezisi…

 

Tanıştığı insanlar ondan huylanmıyor. Nasıl huylansın ki? Dönemin Arjantin’i binlerce kaçak Nazi’ye ev sahipliği yapıyor. Savaş sırasında milyon dolarları bu ülkede aklayan Naziler şimdi aynı ülkeye şükran sunumu için gelmiş olmalı.


Saklanan savaş suçlularıyla Arjantin sanayisi, santralleri, askeri teknolojisi uçmaya hazır!.. Naziler şimdi Güney Amerika’nın ilk jetini mi yapacak yoksa? Onlardan biri Adolf Eichman…


Soykırım organizatörü Mengele’den sadece birkaç ay sonra geliyor Arjantin'e. Savaş suçluları bir ara tavukçuluk da yapacak olan Eichman’ın eşlik ettiği evlerde buluşuyor.


Hitler’in anıldığı, Nazi hüznüne yıllanmış viski, puro ve Bavyera biralarının eşlik ettiği,  konu soykırımdan açıldığında “6 milyon yalan, sadece 365 bin Yahudi öldü!” denerek yüksek perdeden bağırıldığı geceler…

 

Mengele bu toplantılara uzak duruyor. Avrupa’da savaş sonrasını ısrarla radyodan takip ediyor, 11 eyaletli Federal Almanya’nın kurulduğu haberini alıyor. İlk Başbakan Adenauer’a “satılık ” diye haykırıyor.  

 

BUENOS AIRES CENİNLERİ

 

Yakalanmamak için dürtülerini bile dizginlemekte kararlı…Bazı geceler aklına Irene’nin şehvet kokan vücudu düşüyor. Boşanmalarına rağmen Almanya’da Irene’ye ulaşıp ayaklarına kapanası var. Ama 5 milyon mark ciroluk bir makine fabrikasını yöneten, 2000 işçi çalıştıran baba Mengele, onu kardeşinin dul eşi Martha’yla evlendiriyor: Varlık yabancıya Gİ-DE-MEZ!

 

Ölüm doktoru marangozhanesine kapanıyor sık sık. Orası hem inziva, hem merdiven altı poliklinik… 50’lerin sıkı Katolik ülkesi Arjantin’de kürtaj yasak olmasına rağmen lisansı olmadan doktorluk yaparak gizlice zenginlerin işini görüyor. İkizlerden, engelli çocuklardan sonra sıra cenin kanında… Para kazanıyor!

 

Geceleri şık kıyafetler giyerek iyi restoranlara, oyunlara gidiyor. Roman kızı Carmen’in bir subayla yaşadığı fırtınalı aşkı izliyor bir akşam. Aklına Auschwitz’de gaz odalarına yolladığı Romanlar geliyor. Sahi onları cücelerle zorla çiftleştirmemiş miydi? Genetik sonucu merak ediyor, sadece genetiğini...




GÜNEY AMERİKA DURAKLARI

 

Buenos Aires’te geçen ilk 5 yılın ardından Ölüm Meleği biraz rahatlıyor.


Marangozluk, Kadın Doğum uzmanlığı, ilaç şirketine yatırım derken şimdi de tarım ekipmanları satan bir firmanın Bölge Satış Temsilciliği…


Paraguay’a onlarca iş seyahati gerçekleştiriyor.  

 

Hay aksi!..Arjantin pasaportunun süresi dolmuş. Ülkede kalabilmesi için kimliğini değiştirmesi şart… Garip bir özgüvenle, ilk defa kendi adı Mengele’yi kullanıyor.  


Yeni kimliğiyle Latin Amerika artık ondan sorulur. Kredi çekiyor, Buenos Aires sahilinde lüks bir villa satın alıyor, üzerine bir hafta Şili'de tatil yapıyor.


Yengesi Martha’yla da Uruguay’da evleniyor. 50’lerin sonunda hırgürden uzak, gösterişsiz bir nikah töreni…


Ne garip, daha iki yıl önce aklından çıkaramadığı Irene’nin boşanma kağıtlarını parçalıyordu, şimdi yeni evlilik cüzdanını imzalıyor: İyilikte ve sağlıkta…  

 

Ancak bir sabah polisler yeni evlilerinin kapısına dikilmez mi? Ölümle sonuçlanan yasadışı bir kürtajdan dolayı “açın kapıyı” diyorlar.


Gelenler Uluslararası Auschwitz Komitesi’nden mi yoksa? Polis görünümlü MOSSAD avcılarıysa? Kürtaj suçlusu süsü verilip İsrail’e paketlemesinler!

 

Tutuklanıyor, polis arabasında ilk kez soğukkanlılığını kaybediyor, ecel terleri döküyor. Ancak Nazi bağlantılarının devreye girmesiyle salıveriliyor. Polislerin cebinin iyi para gördüğü bir akşam…

 

İlginç zamanlamayla aynı günlerde Bonn yönetimi de Almanya’ya iadesini istiyor soykırım doktorunun. Aslında ona zaman kazandıran bir sürünceme başlıyor. Batı Almanya Hitler’i lanetliyor, kadrolarındaki gizli Naziler de başlarındaki Almanya’yı...Kaymak yiyen, Latin Amerikalı Mengele…

 

İSRAİL UÇAĞINDA BİR SOYKIRIM SUÇLUSU

 

Arjantin’de Juan Peron’lu dönem… İtalya’da askeri ataşeyken Naziler’in dümen suyuna giriyor Albay Peron. Kavgam’ı iki kere okuyan garip bir Hitler hayranı… Üst görevlerden sonra 46’da başa geçiyor. Almanlar’ın savaşı kaybetmesine fena canı sıkılıyor. Berlin’in düştüğü haberinin radyodan duyurulmasına bile izin vermiyor.   

 

Radyo tiyatrocusu Eva’yla evlenince Arjantinliler'in gözünde kariyerinden çok eş seçimiyle gündem oluyor. Popülist Juan, tutunamamış yan rol oyuncusundan hemen bir Sağlık Bakanı türetiyor. Eva, nam-ı diğer Evita, dönemin otoriter milliyetçilerinin Bereket Tanrıçası oluveriyor.


Ülkeyi 9 yıl diktatörlükle yöneten Juan telefonu, dış ticareti ve demiryolunu ulusallaştırıyor. İngilizler’i ülkeden atmak mı?


Evita’yı kanserden kaybeden Arjantin lideri, İran dersine iyi çalışmamış olacak ki koltuğunu “askeri darbe”yle kaybediyor. Tahtta cuntacı Aramburu var, telgrafın tellerinde Anglo-Sakson tebrikler!..

 

Peron’un ardından Arjantin’deki Nazi bağlantıları biraz çözülüyor, Eichman yakalanıyor.

 

T4 Ötenazi Programı’nın başındayken Yahudiler ile engellileri fırınlara gönderen bu diplomasız kibir abidesinin yeri yurdu tespit ediliyor. Mossad’ın 10 günü bulan sıra dışı performansıyla soykırım lideri uyuşturularak İsrail’e uçuruluyor.



Alaylı adam mahkemede sakin... Nazi avcısı Wiesenthal ona 'masa katili' diyor:


“Milyonlarca insanı öldürmek için fanatik, sadist veya deli olmaya gerek yok; artık görevini yapmaya hevesli sadık bir takipçi olmak yetiyor.”


Asılıyor 62’de.

 

60’lı yıllar Mengele’nin en can sıkıcı haberleri aldığı dönem…Eichman’ın yakalanmasıyla altındaki zemin kaymaya başlıyor.


Kendisinin arandığı haberi sürpriz değil ama ummadığı darbe en az 10 yılının geçtiği okullarından geliyor.

 

Frankfurt ve Münih üniversiteleri Mengele’nin doktorluğunu iptal ediyor. Ölüm Meleği, küfürler yağdırırken aklındaki sorulara da engel olamıyor:

 

“Ötenazi programına katılan 350 Nazi profesörüne ne oldu? Auschwitz'in kamyonlar dolusu belgesini kim yok etti? Irk ıslahçısı Fischer ve Verschuer neden özgür? 127 Nazi bilim adamı nasıl ABD’ye hizmet edebilir? CIA, Nazi roket mühendisi Von Braun’u niye koruyor?

 

ARJANTİN’DEN KAÇIŞ

 

Buenos Aires Naziler için artık güvenli değil… Eichman’ın yokluğuyla diaspora Naziler’i darmadağın oluyor. Yakalanma korkusu had safhada…

 

Berlin’de aynı duygu durum bozukluğunu yaşayan SS köstebekleri, Mengele’ye haber uçuruyor: “Villanı, hisselerini sat! Hesaplarını kapa, derhal Paraguay’a kaç, Almanya başına 20.000 mark ödül koymuş!..”

 

Aynı günlerde Batı Almanya, Mengele’nin  üç Güney Amerika ülkesinin sınırlarında yaşadığını açıklamaz mı?

 

Kaçak Nazi'nin 11 yıllık Arjantin hayatı sona eriyor. Haritada Paraguay’ı işaretliyor,  Alman göçmeni bir aileden gelen diktatör Stroessner’in 35 sene Saddam'laşacağı ülkeyi…

 

70 yıl önce Almanlar tarafından kurulmuş Yeni Bavyera kasabasına yerleşmek bulunmaz fırsat... O şimdi 'güvenli' başkent Asuncion'da gübre makinesi satan bir pazarlamacı…



Almanya ile Paraguay arasında suçlu iade anlaşması bulunmuyor. 5 yıllık oturma şartına rağmen birkaç aylık Mengele vatandaşlık alıyor.

 

75 yaşındaki babasının ölüm haberini almış, üstüne Eichman yakalanmış, Mossad ensesinde...Buenos Aires ışıltısına veda edip Paraguay’da taşralılarla aynı havayı solumak Mengele’nin fabrika ayarlarını bozuyor. Öfke, nefret, özgüven kaybı her koldan…

 

Sürekli yer değiştirme zorunluluğu ise ırgatlıktan beter… Savaş suçlularının Arjantin çiftliklerinde Alman birası içtiği geceler onun için artık hiç bir şey ifade etmiyor. Hitler’e o da özlem duyuyor, soykırımı o da savunuyor ama yeni dünyada kaçak Naziler'e bir alan kalmadığını biliyor. Nereye kadar böyle?  

 

BREZİLYA: SONUN BAŞLANGICI

 

İlginçtir, Mossad’ın Güney Amerika performansı Mengele’yi ürkütünce yine yer değiştiriyor. İki sene kaldığı Paraguay’dan Brezilya’ya kaçıyor. Burada “Peter Hochbichler” oluyor, İsviçreli veteriner…

 

Sao Paulo kırsalında Nazi bağlantıları tarafından Macar mültecilerin yanına yerleştiriliyor. Çiftlikte inek, domuz ve tavuklara bakıyor. Pireli gübrelerin arasında yoğun tempoyla çalışmaktan gocunmuyor.


Yakalanma korkusunu yenmek için sık sık dürbünle geziyor. Çiftliğin çevresinde bir yabancı mı belirdi, yok oluyor.


Bahçeye yaklaşan her aracı, gelen giden her köylüyü gizlice izliyor. Odasının kapısını bazı akşamlar iki kez kilitliyor.


Zaman zaman yaşadığı bulantı ve ateş enerjisini alıyor. Zeka düşürücü sıcaklarda kendisine getirilen dergileri, Heidegger’in kitaplarını okuyor; aileyle dışarıda zaman zaman yemek yiyor.


Gevşek ve tembel gördüğü Brezilyalılar’dan hiç hoşlanmıyor. Gerçi yanlarında kaldığı Macarlar’ı da “Sadece salam üretirsiniz siz!” diyerek aşağılamıştı ama onlara ihtiyacı var. 45 hektarlık yeni çiftliğe bu menfaatle ortak oluyor.

 

En güvendiği yerde temas ettiği insan sayısı rakamla 1… Mossad o 1’in Gerhard olduğu üzerinde duruyor, o noktadan yakınlaşıyor Mengele’ye. Hatta piknik görünümlü bir konumlanmada evden bahçeye çıkan orta boylu, bıyıklı, az konuşan ve ısrarla geride duran 3.kişiye dikkat kesiliyor ajanlar. “Bu, Mengele!” deseler de kimliğini saptayamıyorlar.

 

Acaba Eichman gibi paketlenemez mi? O artık zor…Çünkü İsrail'in, Latin Amerika devletlerinin egemenlik haklarının üstünden geçtiği bir dönem… Bozuk sicile Brezilya da eklenirse uluslararası toplumun cömert desteği yitirilebilir. Her yer Gazze değil.

 

Josef Mengele garip talihiyle yine ayakta kalıyor. Tel Aviv yönetimi gözünü Mısır’ın denediği balistik füzelere çevirmiş, ufukta 67 Arap-İsrail Savaşı var. Mossad doğru çöl görevine…

 

Mengele şimdilik adını unuttursa da köy radyosundan dinlediği haberlerle sarsılıyor. Riga celladının cesedi Uruguay’da bir bavuldan çıkıyor, Treblinka kasabı Brezilya’da tutuklanıyor. Sıra kendisinde mi?


GECEKONDU MAHALLESİNDE HAYAT

 

1970’lerin başı soykırım doktorunun kaçak kır hayatından sıkılma emareleri gösterdiği dönem… Kasabada risk altında olduğunu düşünerek Sao Paulo’nun Eldorado banliyösünde bir gecekonduya yerleşiyor.

 

Çevresindeki sosyal halka tamamen erimiş, artık ne dostu var,  ne kendisiyle mantık evliliği yapan karısı… Martha zaten Mossad yörüngesinde...


Yerleştiği yeni evde sağlığı SOS veriyor. Kolik sancıları çekiyor, bazen yemek yiyemiyor. Bağırsak tıkanıklığı, biraz tansiyon ve uykusuzluk, biraz da omur ağrısı... Savaş sırasında kırdığı sol leğen kemiğine geceleri soykırım ağrısı biniyor. Canını aldığı yüzbinlerce masumun "ah" yükü Nazi doktorunu kısmi felce götürüyor.

 

Yıllar önce, “Biz Auschwitz’te doğanın arı hareketini korumak için en verimsizleri saf dışı bıraktık” diyen soykırım suçlusu şimdi kendi saf dışılığına hazırlanıyor.

 

Avrupa medyası ise 1975’te Mengele’nin yeri konusunda fallar açmakla meşgul… Kimi “Peru’da yaşıyor” diye yazıyor, kimi İspanya haritasını işaretliyor. Aralarında “İsrail’de olabilir” diyen rahatsızlar bile var.


“Krallar gibi yaşadığı” söylenen eski Nazi subayı, aynı günlerde Sao Paulo varoşunda 15 gün hastaneden çıkamıyor. Neden beyni kanadı acaba?

 

“AUSCHWİTZ’DE NE OLDU BABA?”

 

O da ne! 'Solcu' oğlandan bir mektup var. Almanya’da avukatlık yapan Rolf gerçeği ilk ağızdan duymakta kararlı… 1977 sonbaharında “Brezilya’ya geliyorum” diyor.

 

Gizli mektuplaşmalarda güzergahı eski SS taktikleri belirliyor. Sahte pasaportla önce Rio de Janeiro’da bir gece, ardından 6 saat mesafedeki Sao Paulo’ya hareket… Aynı anda dört otelde yer ayırtılıyor. Gözlük, sapka illaki takılıyor, sık sık kalabalığa karışılıyor, üç taksi değiştiriliyor. Çocuk eğer takip edildiğini hissederse derhal otele, oradan da Almanya'ya dönecek. Yol sorunsuz geçiliyor. Mengele’ye yardım eden Avusturya kökenli aileyle hemen temas kuruluyor.

 

Rolf sıradan bir kulübeye yaklaştırılıyor. Baba ile oğulun yıllar sonra ilk karşılaşması... Mengele heyecanlı, 33 yaşındaki oğul duygularına hakim… Çantasından babasının istediği Latince-İngilizce sözlük, traş bıçağı, teyp ve Augustus dönemi şairi Ovid'in Roma'dan sürgün edilişini anlattığı manidar kitapları çıkarıyor. Evde iki hafta Mengele rutinini yaşıyor. Ama kafasındaki olmazsa olmaz konu Auschwitz...


Kampı, kampı, ısrarla kampı soruyor. Karşısında bir baba demagog olduğunun farkında: “Mekanizmanın çarklarından biriydim sadece!..”

 

Havada kalan Auschwitz sorularına sıkı cevap Rolf’ten geliyor: Öfkeyi kuşanıp dönüşe geçmek...Mengele’nin bir ay boyunca oğlunun Almanya’ya döndüğünden haberi dahi olmuyor. Kaçırıldı mı, vardı mı, yoksa kendisini ele mi verdi, bilmiyor. Artık yeni mektupların gelmeyeceğinden emin oluyor sadece.



 DALGALAR ARASINDAN GELEN...

 

Başına 3, 5 milyon dolar ödül konan Nazi doktoruyla ilgili son perde 79 Şubat’ında Santos sahilinde aralanıyor. Mengele güneşte 'sağlık bulmak' için turistik plaj Bertioga’da denize girmek istiyor.

 

Şortunu altına geçirip otobüse atlıyor. Kıyıda Atlantik dalgalarına bırakıyor kendini. Birkaç kulaç, bir kulaç daha… Sabitleniyor, bir anda kalbi tekliyor. 35 yıllık kaçışa birkaç saniye mi yetiyor yoksa?


Denizden, artık kaçamayan ölü bir “Wolfgang Gerhard” olarak çıkarılıyor.

 

Gözler ölüm sonrası Almanya’ya çevriliyor. Mengele ailesi tek bir kelime etmiyor. Evde kasvetli durgunluk hakim…


Polis takipte olsa da Ölüm Meleği’nin fani olduğu yıllar sonra anlaşılıyor. Günzburg’da bir aile dostunun evine yapılan baskın sonrası gömüldüğü yere ilişkin deliller ortaya çıkarılıyor. 6 yıl sonra...


Brezilya Adli Tıp’ı gelen rapor doğrultusunda bir mezar kazıyor. Evet, kemikler onun… Ailesi naaşı istemiyor.

 

Çocukların göz rengi ve cinsiyetlerini değiştirmek için hepsi ölümle sonuçlanan narkozsuz ameliyatlar yapan Nazi doktorunun kemikleri Brezilya’da ders materyali oluyor.

 

Hitler’in seçim kampanyalarına mekan desteği sağlayan Mengele Tarım Makinaları Fabrikası ise Ölüm Meleği'nden sonra baş aşağı gidiyor, devrin en büyük 3.makina fabrikası 1991’de kepenk indiriyor.


Rolf'e gelirsek... Hem soyadını, hem yaşadığı şehri değiştiriyor; Mengele dışı bir hayat yaşıyor.   



Bonn, Münih ve Frankfurt’ta parlak öğrencilik günleri…Leipzig’de aşk…Ukrayna’da narsist beklentileri olan bir askeri tabip…Polonya’da henüz 32’sinde insanlığı kana bulayan bir gaddarlık…7 ülkede 35 yıl kaçış… 4 ülkede kendin olamama… Doktorluktan ırgatlığa, anatomi makalelerinden tezek kurutmaya, gerçek kimlikten sahtelerine evriliş… Bir Ullman, bir Gerhard…Bir makine tamircisi Gregor, bir depresif kasaba veterineri Peter…Hep azılı ama hep kaygı dolu…Ve 68’inde soykırım dalgaları arasında inme geçirten ecel...

 

Mutlu son?

Comments


Abonelik Formu

Gönderdiğiniz için teşekkür ederiz!

Finike Cad. Elmalı ANTALYA 07700

©2019 by SADE KAHVE. Proudly created with Wix.com

bottom of page